Reklam
Reklam
PAMUKKALE TV DENİZLİ'NİN İLK UYDU KANALI

Dikkat! Bu Hastalık İşitme Kaybını Tetikliyor

Dikkat! Bu Hastalık İşitme Kaybını Tetikliyor
Reklam


Özel Denizli Cerrahi Hastanesi hekimlerinden Kulak Burun Boğaz Hastalıkları ve Odyoloji Uzmanı Op. Dr. Tuna Kenar, şiddetli baş dönmesi, kulak çınlaması, işitme kaybı ve kulakta dolgunluk belirtileri veren iç kulak tansiyonu (Meniere Hastalığı) hakkında önemli bilgiler verdi.
Nedeni tam olarak bilinmeyen iç kulak tansiyonu hastalığının, yaşam konforunu önemli ölçüde etkilediğini belirten Özel Denizli Cerrahi Hastanesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları ve Odyoloji uzmanı Op. Dr. Tuna Kenar, hastalıkta en önemli noktanın erken teşhis ve tedavi olduğunu, ataklar halinde gelen ve eş zamanlı görülen baş dönmesi, kulak çınlaması, işitme kaybı ve kulakta dolgunluk şikâyeti olan herkesin en kısa sürede bir Kulak Burun Boğaz Hastalıkları uzmanına başvurması gerektiğini söyledi.
“Karakterize bir iç kulak hastalığıdır”
Hastalık hakkında bilgi veren Dr. Kenar, “Halk arasında iç kulak tansiyonu olarak bilinen hastalık, ataklar halinde gelen ve eş zamanlı görülen şiddetli baş dönmesi, kulak çınlaması, işitme kaybı ve kulakta dolgunluk şikayetleri ile karakterize bir iç kulak hastalığıdır. İlk defa 1861 yılında Fransız Doktor Prosper Menière tarafından tanımlanan bu hastalığa kendisinin adı verilmiştir. İç kulak tansiyonu hastalığının diğer isimlendirmeleri ise endolenfatik hidrops, Meniere ve Meniyer hastalığı şeklindedir” dedi.
“İç kulak tansiyonunun 4 önemli bulgusu vardır”
Hastalığın belirtilerinin birçok nedenden kaynaklı olduğunu ifade eden Dr. Kenar, “İç kulak tansiyonunun 4 önemli bulgusu vardır. Bunlar; kulakta dolgunluk (tıkanıklık), baş dönmesi, işitme kaybı ve çınlamadır. Bu 4 belirtinin ataklar halinde ve eş zamanda olması önemlidir. KBB polikliniğine gelen neredeyse her hasta bu şikayetlerden en az birini söyler ama iç kulak tansiyonunda bu bulguların hepsi aynı anda görülür. Bu belirtiler dışında bulantı, öğürtü, kusma, dengesizlik, baş ağrısı gibi şikayetler de Meniere hastalığı olanlarda ortaya çıkabilecek diğer belirtiler arasında yer alabilir” şeklinde konuştu.
İç kulak hastalığın nedenleri
Hastalığın farklı nedenleri olduğunu belirten Dr. Kenar, “İç kulaktaki denge (yarım daire kanalları) ve işitme (salyangoz) organlarının içerisinde yer alan endolenf adı verilen sıvının birikmesi sonucu oluşur. Normalde bu sıvının salgılanması ve emilimi dengelidir, ancak bu denge bozulduğunda; yani iç kulak yapılarında salgı artışı ya da emilim azlığı olduğu takdirde sıvı fazlalığı oluşur ve böylece iç kulak yapılarında sıvı fazlalığına bağlı şişme meydana gelir. Bu basınç artışı da bahsettiğimiz 4 belirtiye sebep olarak hastalık şikayetlerini ortaya çıkarır. İç kulak tansiyonunun diğer sebepleri arasında, vücudun bağışıklık sisteminin kendi doku ve hücrelerine karşı antikor oluşturarak harabiyete neden olduğu otoimmün hastalıklar, alerjiler ve genetik problemler bulunur. Sistemik lupus eritematozus, ankilozan spondilit ve romatoid artrit, Meniere hastalığı ile ilişkili otoimmün hastalıklar arasında yer almaktadır” ifadelerini kullandı.

“Şiddetli durumlarda, kulak içine kortizonlu iğne yapılabilir”
Hastalığın şekline göre tedavi uygulandığını söyleyene Dr. Kenar, “Meniere hastalığının kesin bir tedavisi yoktur ancak doktorlar hastalık belirtilerini kontrol edebilmek için destek tedavisi verirler. Bu tedaviler şöyledir: Meniere atağının etkilerini yatıştırmak için bulantı, baş dönmesi ve kusma rahatsızlıklarının belirtilerini tedavi eden ilaçlar verilir. Ataklar esnasında ilacın olabildiğince çabuk alınması ve belirtiler azalmaya başlayana kadar sabit ve hareketsiz bir pozisyona geçilmesi önerilir. Özellikle şiddetli durumlarda, kulak içine kortizonlu iğne yapılabilir, bazen hastaneye yatırarak bulantı ve kusmaya bağlı sıvı kaybı düzeltilmelidir. İç kulak tansiyonu tedavisinde ana hedef; atak sıklığını, süresini ve şiddetini azaltmaktır. Çünkü her atak iç kulakta kalıcı ve ilerleyici hasara yol açmaktadır. Dolayısıyla işitme ve denge fonksiyonlarını koruyabilmek için bu hastalar uzun süreli yakın takip gerektirir. Eğer baş dönmesi atakları konservatif çözümlerle kontrol edilemiyorsa ve ataklar günlük işleri kısıtlıyorsa aşağıdaki cerrahi işlemlerden biri tavsiye edilebilir: İşitmeyi koruyan bir kulak ameliyatıdır. Vakaların 1/2 – 1/3’ünde baş dönmesi ataklarının kontrolü sağlanır. Ancak hiçbir hastada bu kontrol kalıcı değildir. Diğer işlemlere kıyasla daha kısa sürer. Denge sinirinin iç kulağı terk edip beyine girdiği yerde kesilmesi işlemidir. Baş dönmesi atakların büyük bir kısmı bu ameliyatla tedavi edilebilir ve vakaların çoğunda işitme duyusu korunur” diye konuştu.

Labirentektomi ve işitme sinirinin kesilmesi
İğne uygulamalarının daha çok tercih edildiğini ifade eden Dr. Kenar, “Bir tarafın iç kulağındaki işitme ve denge mekanizmalarının harap edilmesidir. İç kulak tansiyonu hastasının etkilenmiş olduğu kulağı çok az duyuyorsa, yani çok ileri vakalarda bu yöntem tercih edilebilir. Genellikle baş dönmesi atakları kontrol altına alınır. Ancak, günümüzde bu tür cerrahi girişimler oldukça az yapılmaktadır, onların yerine daha az girişimsel olan iç kulağa iğne uygulamaları (intratimpanik enjeksiyon) daha çok tercih edilmektedir. İlerlemiş olgularda, işitme ve denge fonksiyonlarını koruyabilmek için iç kulağa kortizonlu iğneler haftada 2 kez olmak üzere toplam 8 kere uygulanır. İşitme kaybı ileri derecede olan ve denge bozukluğu ilaç tedavilerine yeterince cevap vermeyen olgularda iç kulağa “Gentamisin” adlı iğne uygulaması tek sefer ya da 2 haftada bir olmak üzere 2 kez uygulanabilir. İç kulağa gentamisin iğne uygulaması öncesi ve sonrasında hastanın işitme testi yapılmalıdır” dedi.

“İlerlemiş vakalarda ciddi denge bozukluğu görülür”
Hastalığın ilerlediği zaman işitme cihazına ihtiyaç duyulduğunu söyleyen Dr. Kenar, “Hastalığın sıklığı 100 binde 40-100 arasında değişir. Her yaşta görülebilmesine rağmen ağırlıklı olarak 40 yaş üstünde kadınlarda daha sık görülür. Yüzde 20 civarında iki kulak birden hastalanır. Risk faktörleri olarak; kulak yapısından kaynaklı drenaj sorunları, bağışıklık sistemi yanıtları, alerjiler, viral enfeksiyonlar, genetik yatkınlık ve migren sayılabilir. Hayatı tehdit etmeyen ve ciddi komplikasyonları olmayan bir hastalık olmasına rağmen, ne zaman ortaya çıkacağı belli olmayan atak sıklığının artması ve gecikmiş tanı ile giderek ilerleyen işitme kaybı yaşanabilir. Bu durumda işitme cihazı kullanılabilir. İlerlemiş vakalarda ciddi denge bozukluğu görülür. Bu durumda dengeyi sağlamaya yönelik iç kulağa ilaç enjeksiyonu ve fizik tedavi ve rehabilitasyon tekniklerinden faydalanılır. Genellikle atakların ne zaman ve nasıl geleceği beli olmaz. Fazla gürültülü ortamlarda kulakta ağrı ve işitme azlığı olabilir. İç kulak tansiyonu olan hastalarda normal yükseklikteki bir ses bile son derece rahatsız edici olabilmektedir” ifadelerini kullandı.

Reklam
BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ