ÜNLÜ YAZAR MELİHA AKAY, 4.KİTAP FUARI’NA KATILDI…
Edebiyat, öykü ve roman kategorilerinde birçok eseri bulunan ünlü Yazar Melihe Akan, Denizli Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği 4. Kitap Fuarı’na katıldı. “Doğu İstanbul’un Batısı” eserinin okuyucuları için imzalayan Akay, Denizli’de olduğundan dolayı çok mutlu olduğunu söyledi.
Denizli Büyükşehir Belediyesi’nin pandemı nedeniyle 2,5 yıl aradan sonra 4.’sünü düzenlediği Ege’nin en büyük kitap fuarı tamamlandı. Denizli Büyükşehir Belediyesi Kongre ve Kültür Merkezi’nde (EGS) 8-17 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirilen fuarı bu yıl 334 bin 227 kişi ziyaret etti. Fuarda vatandaşlar imza günleri ve söyleşilerde Türkiye’nin en ünlü yazarları ile bir araya gelme imkânı buldu. 250 yayınevi ile 350 yazarın katıldığı etkinliğe Edebiyat, öykü ve roman kategorilerinde birçok eseri bulunan ünlü Yazar Melihe Akay da katıldı. Mavi Nefes Yayınevinde okurlarıyla buluşsan Akay, son kitabı olan “Doğu İstanbul’un Batısı”nı okuyucuları için imzaladı.
Meliha akay “çok güzel bir fuar buldum, çok mutlu oldum gerçekten bir edebiyatçı olarak. İstanbul kitap fuarından hiçbir farkı yok kalabalık anlamında, rağbet anlamında, okur kalabalığı anlamında çok sevindim bu ileriye doğru beni çok umutlandırdı. Çünkü pandemi den beri kitaplara ilgi azalmadı ama yinede bir duraksama yaşandı. Bütün sektörlerde olduğu gibi umarım bundan sonra kitaba daha çok üretim olacaktır ve daha çok ilgi olacaktır. Ben İstanbul’dan geldim ilk defa Denizli’ye geliyorum. Denizli’yi çok harika buldu. Uçaktan inerken pencereden özellikle baktım. Ben İtalya’daki Po ovasına benzer bir ovadan geçiyorum diyorum. İlk kez geldiğim için özellikle gözlem yapmak istedim. Denizli ‘yi her şeyden önce çok gelişmiş buldum. Çok daha farklı bir Denizli göreceğimi düşünmüştüm ama iyi anlamda şaşırttı beni çok umutlandım. Denizli çok daha gelişmiş dört beş şehrin arasında bence… Böyle bir okur kitlesine potansiyele sahip olması gerçekten çok güzel kutluyorum. Bunda sizin de katkınız var çünkü iletişim araçları olmazsa haberdar olmaları mümkün değil. Televizyon veya Radyo olarak edebiyata da değer katıyorsunuz ve okurlara da bilgilendiriyorsunuz. Ben 2-3 gün önce Trt’nin programına Radyo1’de konuktum orada da aynı şeyleri söyledim. Biz zaten yazarlar olarak kabuğunda yaşayan insanlarız. Ama pandemiye ilişkin romanım hazır belki bir sonraki röportajı o kitap için yaparız. Belki de bir Denizli romanı yazarım belli mi olur” dedi.
“DENİZLİ MUHTEŞEM BİR ŞEHİR VE EFE DURUŞLU BİR ŞEHİR OLARAK GÖRDÜM”
Doğu İstanbul’un batısı aslında modern üç İstanbul romanı olarak, üçleme olarak düşündüğümüz bir romanın üçüncü kitabı olduğunu ifade etti. Akay “sadece İstanbul’u kapsamıyor ülkemizin de bir asos bölgesi var İstanbul’da birlikte ama İstanbul’u bilenler de çoktur çünkü Denizli dünyaya açık bir şehir onu gördüm. İstanbul’un doğusu dediğim yer Anadolu yakası… Anadolu yakası maalesef bizim özellikle İstanbul’da yaşayan edebiyatçılarımız yazarlarımız tarafından öksüz bırakıldı. Ben öyle düşünüyorum dolayısıyla ben hep Anadolu yakasını anlatmak istedim öyle de yaptım ilk İstanbul romanından sonra ikinci ve üçüncüsünde İstanbul’u anlatmak istedim. Benim için İstanbul bir tanrıça gelmiş geçmiş bütün zamanlara meydan okumuş bir tanrıça… Denizli’yi de neye benzeteceğimi eve gittiğimde bir şu atmosferi özümsediğim de mutlaka bir imge de onun için bulacağım. Muhteşem bir şehir ama daha şöyle efe duruşlu bir şehir olarak gördüm. Anadolu da her şehrimizde, taşra da olduğu gibi İstanbul’un Anadolu yakasında da ben doğa ve insan ilişkisini konu almaya çalıştım. Bireyler arası kimlik çatışmasını konu almaya çalıştım. Denizli’ye girerken sordum göç var mı Denizli’ye ve nereden diye sordum. Her yerden göç aldığını söylediler. İstanbul’da öyle her yerden göç alıyor. Göç aldığı için İstanbul’un Anadolu yakasında yeni gelişmekte olan ilçeler bölgeler var. Onlar Anadolu’nun İstanbul’a eklenmeye çalışan bölgeleri diye değerlendiriyorum. En önemlisi teknoloji başarı ile teknolojik hızlı dedik durduk televizyonlarda bütün medyada her zaman dillendirildi. Ama benim üzüldüğüm başka bir konu var evet teknoloji çok hızlı ilerledi, büyük bir yol kat etti ama toplumsal gerilik ilerleme ile tam bir tezat teşkil eder durumda. Sosyal bilimcilerin bu uçuruma gitmeden önce bu teknolojik gelişmeyi veya teknolojiyi insanlığı ve doğayı yok etmek tahrip etmek adına değil de insanlığın selameti için uğraşmalıyız. Bunun için çabalamalıyız diye düşünüyorum pandemi den sonra şunu gördük ki hiçbirimizin artık bir köşede oturup dünyanın ya da insanlığın değişmesini beklemek gibi lüksümüz yok. Hepimizin üstüne düşen görevler var dolayısıyla her birimiz oturup boş bir umutla değil de umudu eyleme dönüştürebilecek bir çabayla değişmekte olan dünyaya katılımcı sadece gözlemci değil katılımcı olarak yer almalıyız. Özellikle bizlerin bunu yapması lazım sizlerin de bunu halka duyurması lazım diye düşünüyorum” diye konuştu.