YILLARDIR SÜREN BİLİNMEZLİK SONA ERDİ: DENİZLİ PAŞA’SINA KAVUŞTU
Ankara üniversitesi Siyasal Bilgiler Uluslararası İlişkiler Doktora Öğretim Görevlisi ve Müsabihan Ferik Hacı Hasan Paşa’nın öz torunu Hasan Bekdeş ve Uzman Arabulucu Avukat Süleyman Akyol gerçeği ortaya çıkardı.
Yıllardır Denizli ve Çorum arasında devam edegelen Paşa kavgası nihayet çözüme kavuştu. II. Abdülhamit döneminde birden fazla Hasan Paşa’nın var olduğu ortaya çıktı.
Denizli’nin Tavas ilçesine bağlı Nikfer beldesinde çoğu hakkın rahmetine kavuşmuş olan yaşlılar arasında dilden dile dolaşan bir tevatür söz konusudur: 7/8 Hasan Paşa Nikferli’dir. Bu dilden dile dolaşan tevatür öyle yaygındır ki 7/8 Hasan Paşa’nın adına, mensubu olduğu varsayılan Bekdeş’ler sülalesinin yaşadığı güzergâha sokak ismi bile verilmiştir. Kendisinin “sarnıç” yapılması için keselerce altını Nikfer’e gönderdiği, Nikfer usulü tarhana çorbasından (İstanbul aşı) kendisine arada bir istettiği de yine bu tevatürler arasındadır. Bu tevatürler birtakım araştırmacıların dikkatini çekmiş ve onları 7/8 Hasan Paşa’nın Nikfer’li olduğunun ispatına yönelik çalışmalara sevk etmiştir. Birtakım araştırmacılar ise Nikfer halkı arasında dolaşan bu tevatürün neden ortaya atıldığını sorgulamak şöyle dursun, herhangi bir arşiv taraması bile yapmadan 7/8 Hasan Paşa’nın Nikfer’li olmadığına yönelik iddialar ortaya koymuşlardır. (Özellikle Nikfer beldesinden olan bu ikinci kategorideki araştırmacıların, 7/8 Hasan Paşa’nın Nikfer’li olmadığına yönelik çalışma yapmalarından ziyade “neden Nikfer halkı arasında bir Paşa hikâyesi mevcuttur?” sorusunun peşine düşmeleri şüphesiz ki daha uygun olurdu.)
Araştırmacılar arasında süregelen karşılıklı iddialar, nihayet Milli Savunma Üniversitesi’nden Dr. Salim Aydın’ın Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisinde yayınlanan çalışmasıyla birlikte sona ermiştir. “Beşiktaş Muhafızı Müşir (Yedi-Sekiz) Hasan Paşa’nın Hayatı ve Askeri Faaliyetleri” başlıklı bir çalışma gerçekleştiren Aydın, II. Abdülhamit devrinde aynı dönemde yaşayan birden fazla Hasan Paşa olduğunu tespit etmiş, bunlardan bir tanesinin Çorumlu 7/8 Hasan Paşa, diğerinin ise Denizli-Tavas kütüğüne kayıtlı Müsahiban Ferik Hacı Hasan Paşa olduğunu belgeleriyle ortaya koymuştur. Buna göre denilebilir ki Nikfer halkı, dönemin haberleşme ağının olumsuzluğundan hareketle ve görece Çorumlu 7/8 Hasan Paşa’nın daha ünlü olması sebebiyle kendilerinden (Bekdeşler’den) çıkan Paşa’nın 7/8 Hasan Paşa olduğunu dillendirmişler ve 7/8 Hasan Paşa’yı benimseme yoluna gitmişlerdir. Mamafih, Nikfer beldesinden -Bekdeşler’den- olan Paşa, 7/8 Hasan Paşa değil, kendisiyle aynı dönemde yaşayan Müsahiban Ferik Hacı Hasan Paşa’dır.
Nikferli Müsahiban Ferik Hacı Hasan Paşa
Salim Aydın’ın, Türcüman-ı Hakikat’a ve İkdam’a dayandırdığı belgelere göre Aydın vilayeti (Denizli) Tavas kazasından olan Müsahiban Ferik Hacı Hasan Paşa, Hüseyin efendinin oğludur. Paşa, 18 yaşına geldiğinde askerlik vazifesini yerine getirmeye başlamış, 1856 yılında Girit muharebesine katılmış ve onbaşılığa terfi etmiştir. 1859 yılında gerçekleşen Karadağ savaşında çavuşluğa yükselmiş, akabinde hacc vazifesini yerine getirerek üsteğmen (mülazım-ı evvel) unvanıyla Taşkışla’da göreve başlamıştır. Bir yıl sonra yüzbaşı olmuş, binbaşı olduktan sonra ise II. Abdülhamit’in hizmetine girmiştir. Yarbay ve miralaylığa terfi etmiş, 1888’de mirliva, 1889’da ise feriklik (korgeneral) rütbesini almıştır. Nikferli Müsahiban Ferik Hacı Hasan Paşa Birinci Osmani ve Mecidi Nişanı’na ve ayrıca Rusya, Girit, Karadağ ve Yunan savaşlarına katılmasından dolayı da çeşitli madalyalara sahiptir. Nikferli Müsahiban Ferik Hacı Hasan Paşa yakalandığı bir hastalık sonucunda Beşiktaş Ihlamur Caddesi Bayır Sokağındaki konağında 11 Şubat 1904 yılında vefat etmiştir. Paşa’nın cenazesinin masrafları II. Abdülhamit tarafından Hazine-i Hassa’dan karşılanmıştır. Cenazeye büyük bir kalabalıkla birlikte başta Beşiktaş Muhafızı 7/8 Hasan Paşa olmak üzere üst düzey komutanlar, polisler, belediye çalışanları ve jandarma subayları katılmıştır. Cenaze namazı Beşiktaş Sinan Paşa Camisi’nde kılındıktan sonra Paşa’nın naaşı, Yahya Efendi mezarlığına defnedilmiştir.
Nikferli Hasan Paşa’nın Beşiktaş’taki mezarı. Fotoğraf: Hasan Bekdeş, (31.10.2021)
Nikfer’li Müsahiban Ferik Hacı Hasan Paşa’nın mezar taşında “Hüve’l-bâkî Musâhibân ve yâverân-ı Hazret-i Şehriyârîden Ve ferîkân-ı kiramdan Hâcı Hasan Paşanın ve kâffe-i ehl-i îmân Ervâhîçün fâtiha Sene 1319 Fî 29 Kânûn-ı sânî” yazmaktadır. Günümüz Türkçesiyle anlamı şöyledir: “Ölümsüz olan ancak Allah’tır. Hazreti padişahın yaver (emir subayı) ve sohbet arkadaşlarından (müsahib) ve kıymetli kolordu komutanlarından (ferikan) Hacı Hasan Paşa ve tüm iman sahiplerinin ruhları için Fatiha! 11 Şubat 1904.” Mezar taşında yazan “musahib” kelimesinden anlaşıldığı kadarıyla Müsahiban Ferik Hacı Hasan Paşa aynı zamanda padişaha danışmanlık yapan saray görevlilerinden birisidir. Osmanlı’da Saray Mabeyn’inde, Müsahiban Dairesi bulunmaktadır. Müsahiplik, Aleviliğin/Bektaşiliğin ana temelini oluşturan yol arkadaşlığına, başka bir deyişle sağdıçlık müessesesine dayanmaktadır. Devlet teşkilatında da müessese halini alan bu kurumda Müsahiban Ağası ve müsahib(ler), Padişahın sohbet arkadaşı, fikrine ve ufkuna güvendiği sadık danışmanı, bir diğer deyişle adeta sağdıcıdır. Buna göre Müsahiban Ferik Hacı Hasan Paşa’nın, Padişahın en değerli sohbet dostlarından biri olduğu görülmektedir.
Erlikten paşalığa yükselen Bekdeşler’den Hüseyin oğlu Nikfer’li Müsahiban Ferik Hacı Hasan Paşa’nın daha ayrıntılı hikâyesi, dönemin kaynaklarında ve Başbakanlık Osmanlı arşivinde değerli araştırmacılar tarafından gün yüzüne çıkarılmayı beklemektedir. Bu vesileyle yıllardır Denizli ve Çorum arasında süregelen Paşa krizini çözüme kavuşturmayı başaran kıymetli Hocalarımız Dr. Salim Aydın’a değerli makalesinden ve Doç. Dr. Şefaattin Deniz’e de Beşiktaş Yahya Efendi Dergâhındaki mezar taşları üzerine yaptığı önemli çalışmasından dolayı teşekkürlerimizi sunarız.
Yazarlar Arş. Gör. Hasan BEKDEŞ (Ankara Üniversitesi) ve Av. Süleyman AKYOL (Denizli Barosu) Konuya dair pamukkaletv. Com’a açıklamalarda bulundu. AKYOL, “Milli Savunma Üniversitesi’nden Dr. Salim Aydın’ın Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nden hocamızın da desteğini aldık. Gerçeğe ulaştık” ifadelerine yer verdi.